10 Madde ile Çocukluğumuzda Yaşadığımız Unutulmaz Yılbaşı Geceleri
Söz sırası eski yılbaşı gecelerine geldiği zaman “nerede o eski bayramlar” der gibi nostalji yapmadan geçemeyiz. Hâlbuki günümüzde yılbaşı akşamı yapabileceklerimiz konusunda onlarca alternatifimiz varken o günlerde nerede ise tek alternatif için gün sayardık. Şimdikine göre çok daha kısıtlı imkânlarla karşıladığımız o yeni yıl arifelerini ailece eğlenebileceğimiz fırsat günleri gibi görür, eldeki avuçtaki tüm imkânları kullanırdık. Zengin ya da yoksul, aileler olarak toplandığımız evlerimizde TV’deki müzikler eşliğinde adeta milletçe bir araya gelirdik. O saatlere dair hazırladığımız liste ile sanıyoruz ki küçük şeylerden mutlu olmanın tanımını da yapmış olacağız. İşte, karşınızda 10 madde ile eski yılbaşı geceleri…
Yeni bir yıla girecek olmanın heyecanı, kırtasiye ya da kitapçı dükkânlarındaki döner stantlarda beliren kartpostallar ile başlardı. Özellikle karlar altında kalmış sıcak bir evin sergilendiği bu kartpostallarda kar detayları simlerle vurgulanır, üzerinde “Yeni Yılınız Kutlu Olsun” gibi temenniler yazardı. İlkokul öğrencileri bile on gün öncesindeki resim dersinde kendi yılbaşı kartını çoktan yapmış olurdu. Kimi daha sade kartlara ilgi gösterse de uzaktaki akrabalara mektupla birlikte ya da tek olarak bu tebrik kartlarından yollamak ortak adetlerimizdendi.
Yılbaşı arifesinde saatler akıp giderken kar yağması büyük küçük hepimizin ortak dileği olurdu. Sürekli camdan bakarak kar tanelerinin düşüp düşmediği kontrol edilir, ilk tanelerle birlikte çocuklar soluğu sokakta alırdı. Eğer yeni yılın tatil olan ilk günü karlı bir güne uyanılmış ise insanlar daha bir keyiflenir, kartopu oynamak için bu sefer büyükler de sokağa çıkar ve evin yakınlarına mutlaka bir kardan adam dikilirdi.
Geride bırakılacak yılın son günü özellikle annelerimiz için çarşı pazar dolaşma günüydü. Ellerinde liste akşama kuracakları mükellef sofra için yılın en renkli alışverişini yaparlardı. Başında “Milli Piyango” yazılı kasketi, elinde biletleri ile “Çıkmaz demeyin şansınızı deneyin!” diye seslenen bilet satıcısına yaklaşılır, “Haydi hayırlısı!” diyerek bir bilet çekilir ve alışverişe devam edilirdi. Hiçbir şey almayacak olsanız bile yeni bir yıla daha girebilmenin mutluluğuyla renklendirilmiş dükkânlara girip çıkmanın heyecanı anlatılmaz ancak yaşanırdı.
Yakın görülen eş dost ile bir araya gelebilmek için belki de sadece bir bahaneydi yılbaşı geceleri… Bayram günlerinde olduğu gibi genellikle aile büyüğünün evinde çoluk çocuk toplanmanın o günlere has bir duygusu vardı. Kimileri yılın son akşamının yemeğini kendi evinde çekirdek ailesi ile yer misafirliğe öyle giderdi, kimileri de misafir olduğu evde hazırlanan büyük bir sofrada karşılardı gelen yeni yılı…
Baton, rulo ya da uzun yaş pasta, adına ne derseniz deyin eski yılbaşı gecelerinin olmazsa olmazıydı ve misafirliğe gidenler tarafından alınması daha uygundu. Görece uygun fiyatlı bu pastanın yılbaşı akşamından kalan kısmını ertesi gün buzdolabında görmek çocuklar için ayrıca sevinme nedeniydi.
Yemek sonrası gelen çaylar yudumlanırken büyüklerden biri bez bir torbanın içindeki renkli plastik taşları karıştırmaya başlardı. Tahmin edeceğiniz gibi bunlar tombala taşlarıydı. Sanki sadece yılbaşı akşamlarında oynanması gereken bir oyunmuş gibi bu torba senede bir kere ortaya çıkardı. Üzerinde numaralar yazılı dikdörtgen kartlar dağıtılırken maaile toplanılır, torbadan numaralı taşlar çekildikçe eğer elimizdeki kartla örtüşüyorsa “Bende var!” diye elimiz taşa heyecanla uzanırdı. “Birinci çinko, ikinci çinko ve tombala”yı yapan kişi gecenin en çok sevineni olurdu ve aslında tombala yılbaşı akşamlarının adrenalini yükselten yegâne aktivitesiydi.
Saatler ilerledikçe ikramlar daha bir renklenirdi. Soba üstüne dizilmiş kestaneler ya da patlamış mısırlar çay sonrasına yetiştirilir, hepsi o akşam mutlaka yenmesi gereken yiyeceklermiş gibi kabul görür, geri çevrilmezdi. Mandalina, portakal ve küçük kâselerdeki kuruyemişler ise sehpaların üzerinde saatlerce ara sıra atıştırılmayı beklerlerdi.
Yılbaşı akşamı bütün bunlar yaşanırken televizyon daima açık olurdu. Erken saatlerde başlayıp gece geç saatlere kadar süren yılbaşı özel eğlence programlarında hangi sanatçının ne zaman çıkacağı bilinir, en şöhretli isimlerin geç saatlerde çıkacağının bilincinde olarak heyecanla o dakikalar beklenirdi. Yeni yıla girilen saniyelerde Zeki Müren’i, Sezen Aksu’yu, Kayahan’ı, Nilüfer’i, İzzet Altınmeşe’yi, Burhan Çaçan’ı ve daha nicelerini aynı karede görmenin keyfi paha biçilemezdi.
Bazı evlerde uğur getirmesi için özellikle alınan bir meyve de nardı. Bolluk ve bereketle özdeşleştirilen nar bir poşet içine koyularak ağzı sıkıca bağlanır, saatler gece yarısını gösterdiğinde yere atılarak kırılması sağlanırdı. Narın torbanın içine saçılan taneleri gibi haneye bolluk ve bereket geleceğine inanılırdı.
Eskiyen senenin son dakikalarında “Milli Piyango” bileti çekilişleri çoktan yapılmış, talih kuşuyla buluşma umutları bir dahaki seneye bırakılmış olurdu. Ama bu durum çok daha yeni ve gerçekçi umutlarla yeni yılın ilk saniyelerine doğru geri sayılmasına engel olamazdı. Çünkü yeni yılın ilk saniyesini kaçırmak ve “Girdik mi yoksa!” cümlesini kurmak çok daha büyük bir talihsizlik olurdu. Geriye doğru sayım 10’dan başlayıp 3, 2, 1 ile sonlandığında bütün aile, hısım akraba sarmaş dolaş olur, tertemiz bir yıl gülen yüzlerle karşılanırdı.
7,187 okunma